top of page

Su Hakkı Kampanyası


Su Dalgası

Yaşamın temel yapı taşı olan su, politik ve ekonomik olarak da 21. Yüzyılın en önemli konularından biri olmaya aday. Dünyanın artan nüfusu, zaten sınırlı olan içilebilir su kaynaklarının hızla kirlenmesi, HES ve baraj inşaatlarıyla ekolojik dengenin bozulması vs. ile suyun önemi giderek artmakta ve dünyanın her tarafında su konulu toplantılar, etkinlikler, eylemlilikler yapılmaktadır.


Kullanılabilir, temiz su kaynaklarının sınırlı oluşu nedeniyle su, yaşamsal açıdan giderek daha fazla önem kazanırken birileri de bunu bir kâr vesilesi haline getirmek için kolları sıvamakta. Suyun özelleştirilmesi, bu bakış açısının ürünüdür. Dahası suyun özelleştirilmesi bugün basitçe sudan para kazanmanın ötesinde bir varlık/yokluk sorununa dönüşmüş bulunmaktadır: suyun bir yaşam hakkı olarak tanınması ile bir meta olarak ele alınması gerektiğini düşünenler arasındaki makas her geçen gün açılmaktadır. Büyük su tekellerinin desteğini alan hükümetler birbiri ardına yeni özelleştirme yasaları çıkarır ve su firmaları bundan para kazanırken, milyonlarca insan için içme suyuna ulaşmak her geçen gün daha fazla zorlaşmaktadır.


Milyonlarca insan temiz, kullanılabilir suya ulaşmakta sıkıntı çeker ve dolayısıyla hayatını idame ettirmekte zorlanırken, özellikle sınır aşan sular devletler nezdinde “stratejik” bir baskı ve şantaj aracı olarak görülmektedir. Yani su, bir yandan tüm canlılar için vazgeçilmez bir yaşamsal madde iken, bazıları içinse politik bir argüman, dahası bir “silah” haline gelmiştir.

Su Hakkı Kampanyası için su; bütün hesapların, taktiklerin, stratejilerin ötesinde, vazgeçilmez bir “yaşam hakkı”dır ve bütün canlıların suya erişim hakkı dokunulmazdır. Bu nedenle de suyun bir silah veya politik bir baskı aracı olarak kullanılması kabul edilemeyeceği gibi, ticari bir meta olarak alınıp satılması da kabul edilemez. Bugün artık kanıksanmış olsa dahi, suyun satılması, havanın satılmasıyla eşdeğer, onun kadar kabul edilemezdir.


Elbette nüfusun hızla arttığı, zaten sınırlı olan içme suyu kaynaklarının hızla tükendiği, kirlendiği bir dünyada birilerinin, bu hızla artan su ihtiyacından kâr etmek istemesi beklenir. Zira mevcut sistemde azalan her şeyin bir “pazar” karşılığı vardır. Tıpkı öldürülen, öldürüldükçe sayıları azalan kimi hayvan türlerinin, tam da bu azalmadan ötürü bir “pazar” değeri kazanmaları gibi. Ama zaten bu nedenle, yani suyun azalması ve suya erişimin gittikçe zorlaşması nedeniyle suyun satılmasına, ticari bir meta olarak ele alınmasına karşı çıkmak, Su Hakkı Kampanyası’nın temel felsefesidir.


Su Hakkı Kampanyası, dünyada ve Türkiye’de suyun özelleştirilmesine, ticari bir meta olarak ele alınmasına; yeni HES’ler ve barajlar inşa ederek doğanın tahrip edilmesine, ekolojik dengenin bozulmasına karşı çıkan herkes için bir adres olmak, çığlıkların duyulabileceği bir platform olmak için çaba göstermektedir. Bunun için, suyun kullanımı ve su kaynaklarının korunması, suyun satılabilir bir meta değil de bir yaşam hakkı olarak tanınması için düşünen, harekete geçen herkesin katkısını beklemektedir.

Su Hakkı Kampanyası’nı Kimler Yürütüyor?

SEHAK, Su Hakkı Kampanyası’nı Hasankeyfi Yaşatma Girişimi, Küresel Eylem Grubu ve Sosyal Demokrasi Vakfı ile birlikte sürdürüyor. Aktiviteler Rosa Luxemburg Vakfı‘nın desteğiyle yürütülüyor.

bottom of page